Köyümüz ''Osmanlı döneminde farklı bölgelerden köyümüze gelerek yerleşen halkımızın en önemli özelliği olan dilinin, dininin, milliyetinin bir olmasıdır. Bu nedenle bir birlerinden kız alarak, kız vererek akraba olmuşlar, kendi aralarındaki ihtilaflara rağmen dışa karşı birlik olmuşlardır. Tarihten gelen örf, adet, töreler birdir. Köyde hıdırellez, yılbaşı, nevruz, yerli malı haftası yapılmakta, düğünlerde gelin ata binmekte, silah atılmakta, at sürülmektedir, kadınlarda at sürerdi, gelin at üzerinden koçu kaldırır ve hediye olarak alırdı, bayramlarda her ev misafirlere yemek vermekte, güreş tutulmakta, ip çekilmekte, daha eskilerde cirit oynanmakta, at koşturulmaktadır. Hayvancılık ve tarımla geçinen köylümüzün, Kangal it dalaşları da vardı. Hasattan sonra hayvanlar için sellim ayı idi. Yayla göçleri ayrı bir eğlence idi. Yağmur duası yapılırdı, bazen kızlarımız yayla yolunda Aybakacak’tan sözlüsüne kaçardı, bu kaçışlar evlilikle biterdi. Köyün akil insanları sorunları mahkemeye götürmeden aralarında hallederlerdi.
|
|
Köyümüz takriben 250 yıl önce kurulduğunda bu günkü köy yeri ormanlık bir alandır. Köy nüfusu ilk yıllarında 15 aileyi geçmez, sonradan köye gelip yerleşenlerle 1800 lü yıllarda, en fazla yirmi ailedir. Zamanla nüfusumuz artar, tarım alanları yetersiz kalır.
Yeni tarım alanları oluşturmak için Köyün yanı başından Kırıklar, Gölünü, Çayır dereleri, Gaftanlık’tan Gürçülüme, Eynesile, Kuyu pınara kadar Kayabaşları, Keremedünler, Eskiparçı, Mezere, Dereyanı gibi alanlarda ormandan tarım arazisi elde edilir. Buda yetmez çayır derelerinde sulu tarım için dere yataklarına bostan kurulur.
Nüfus daha da artar ve Osmanlının son dönemlerinde bazı insanlarımız İstanbul’u keşfeder. Cumhuriyetin ilanı ve kentlerde başlayan fabrikalaşma ile birlikte Köylümüz İstanbul’a göçerek fabrika işciliğine, ticarete, esnaflığa başlar. Çocuklarını okuturlar ve fakirlikten kurtularak, kentli olurlar. Köy kent süreci halen devam etmekte, yapılan yatırımlar sonucu, köyde tarım ve hayvancılık, turizm gelecekte umut vermektedir.
|
|
|
Halkımız bu inançların bâtıl olduklarını, dine aykırı bulunduklarını bildikleri halde, yine de vazgeçmemekte, inançlarını sürdürmektedir. İnançlardan bazılarını şöyle belirtmek mümkündür:
|
|
Ordu ilinde Türk mutfağının tüm zenginliklerini görmek mümkündür. Yemeklerimizin başlıca çeşitlerini şöyle sıralayabiliriz.
Arpa çorbası, mısır çorbası, mısır çöreği, patates yemekleri, keşkek, sütlaç, börekler-çörekler, kompostolar, süt ürünlerinden yoğurt, yahnili et yemekleri, lahana çorbası, lahana dolması, yumurtalı yemekler, fasulye yemekleri, mantar yemekleri, şeker pezuğü, turşular. meyvelerden ahlat, ancap, erik, kuşburnu, alıç, yer elması, armut, küpdüşen..akla gelenlerdir.
|
|
Mesudiye ve çevresinde düğünlerde ve eğlencelerde kızlar ve erkekler tarafından söylenen bir çok mani vardır. Bu manilerden bazıları şunlardır:
|
|
Ordu Mesudiye Uzun Kızlar Efsanesi,Aşarkaya Efsanesi, Sağırlı Köyü Efsanesi, Burhaneddin Köyü Efsanesi, Çoban Bağırtan Suyu Efsanesi, Sarmaşık Efsanesi, Gelin Kayaları Efsanesi, ve diğer Efsanelerimiz...
|
|
Fıkra, yaşamsal olaylardan hareketle anlatılan, anlatılanlardan bir sonuç çıkarma amacında olan, nükte, hiciv, mizah unsuru barındıran kısa sözlü ürünlerdir.
|
|
Atasözleri, insanlara öğüt veren bir hayat gerçeğini anlatan uzun gözlem ve tecrübelerden sonra varılmış hükümleri hikmetli bir tarzda kısa olarak ifade eden, ve kimin söylediği belli olmayan anlamlı sözlerdir.
|
|
|
Halkımız, bazı kelimeleri kendine has bir ağızla söylemektedir. Bunlardan bir kaçı:
ayvan, behni, eşik, hayat, mahat, iskarpin, dam, yalak, öğendere, mudul, hartama, ahame, tam, bıldır, seyirt, tez, tezek, yabaidirgon, bakraç, sitil, ilenger, yemlük, sahan, tırmık, orak, iyer, camış, düve, tohlu, kepenek, mazgal, garuh, küpdüşen, celep, kelam, aş, ağdamla, sene, sedir, bibi, bıldır, yalak, sini, ilistir,
|
|
Mesudiye yöresi halk oyunları Karadeniz ve Orta Anadolu özellikleri taşımaktadır. Horon, Halay ve Karşılama türünde değişik oyunlar vardır. Horon ve Halaylar Orta Anadolu oyunlarına göre daha sert figürlü ve daha çabuk tempoludur. Özel bir giysisi yoktur. Mevcut giysilerle oynanır. Oyunlar, davul, zurna ve kemençe eşliğinde, kadın ve erkeklerle birlikte oynanır.
|
|
Köyümüzde yapılan el sanatları:
|
|
|
|
ÇAKIR OĞULLARI : Erzurum Horasan’ından Trabzon’a ve Beyseki’ye ilk gelip yerleşen Kıpçak Türkmeni’dirler. Kabilenin simge ismi ve köyün kurucusu HASAN ÇAVUŞ ZADEDİR.
DiĞER OĞULLARI : Diğerbakır yöresinden Mesudiye Cimemi mezrasına oradan da Çakırlarla beraber Beyseki’ye yerleşen bir kabiledir. Ailenin simge ismi PİR MAHMUT’tur. Mahmut pınarı ismi buradan gelir.
TANUH OĞULLARI : Bu kabilede Cimemi de çakırlar’la birlikte, Köye gelen ilklerdendir. Ailenin simge ismi OSMANLI zamanında muhtar olan MOLLA MUSA’dır.
ZARAKOL OĞULLARI : Sivas Zara'dan Köye bir imam görevlisi gelir ve köyde kalır. Bu kabileye bu yüzden imamgil’ de denir. Asıllarının Kırım Tatarlarından olduğu söylenir.
DERVİŞ OĞULLARI : 1455 tarihinde Giresun Abdal Kazasındadırlar, bölgenin Türk, İslam karakterine katkı yapmışlar ve üç kardeş buradan Beyseki’ye gelmişlerdir.
Karababa’lar, Köyden daha eski Türkmen göçerlerdir. Nebi’ler, Mıcık’lar iç güveysi olarak gelmişlerdir.
|
|
|
|